AKP’nin Anayasa değişikliği teklifine ait değerlendirmelerde bulunan TİP Sözcüsü Sera Kadıgil, “Bütün bayan bayanların aslında bir tane teminatı var, onun ismi laiklik” dedi.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, FOX TV’de Çalar Saat Hafta Sonu programına katılarak gündemdeki hususlara ait değerlendirmelerde bulundu.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Lideri Ekrem İmamoğlu’na Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine hakaret ettiği savıyla yargılandığı davada mahpus cezası ve siyaset yasağı cezası verilmesine ait kendisi de avukat olan Kadıgil, “Ben bir hukukçu olarak başladığım cümlelerden çok utanır oldum. O denli saçmalıklar yaşıyoruz ki diplomayı sahiden yeme noktasına geldik ki Sayın Cumhurbaşkanı’ndan da anladığımız üzere pek muhtaçlık olan bir şey değil diploma” derken, mahkeme kararındaki yanılgıyı hatırlattı. Kadıgil, TCK’de olmayan bir kısım ile verilen ceza için “Alelacele 2 saat içerisinde savunma hakkı bile tanınmadan yazdırılınca, talimatla demek ki bu kadar olmuş diye düşündük” dedi.
“Savcı, ‘İmamoğlu’nun Reisimizin karşısına çıkmasını istemiyoruz’ diyor”
“Bu maddi yanılgıyı düzelteceklerdir. Bundan daha vahim olanı bence de savcının yaptığı” diyen Kadıgil, üst mahkemede verilecek kararın uzun süreceğine ait değerlendirmelerin sırf hukuk devletinde geçerli bir önerme olacağını vurgulayarak, “Selahattin Demirtaş kararını 50 günde, Selçuk Mızraklı kararını 40 günde kesinleştirdiler. Burada da savcı bize diyor ki ‘Evet biz İmamoğlu’nun siyaseten yasaklanmasını ve bir rakip olarak reisimizin karşısına çıkmasını istemiyoruz, bir an önce bunu kesinleştirmemiz lazım’ Bunun diğer hiçbir açıklaması yok” diye konuştu.
Uzun yıllar avukatlık yaptığını fakat İmamoğlu davasındaki üzere savcının gerekçeli kararı süratle talep etmesindeki münasebetine ait bir olaya şahitlik etmediğini belirten Kadıgil, “Bir savcı, mahkemeye diyecek ki ‘Gerekçeli kararı bir an önce ver’ Niçin? ‘Ben yıllık müsaadeye çıkacağım’ Pekala paşam. Nitekim ‘peki paşam’dan diğer diyecek bir şey yok bu arkadaşa” yansısını gösterdi.
AKP’nin çok fazla palavra söylediğini belirten ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da kararı yargının aldığı biçiminde açıklamasına dikkat çeken Kadıgil, “Kimin işine yaradıysa o aldırmıştır kararı” dedi. Karar sonrası İYİ Parti Genel Lideri Meral Akşener’in İmamoğlu’na verdiği takviye ile kararın İmamoğlu’na yaradığı istikametindeki savlara da değinen Kadıgil, “Onlar nasıl aldırdı bu kararı? Bunun doğrusunu anlamamız için bence buradaki bir nizama bakmamız lazım” sözlerini kullandı.
“Demirtaş’ın tutuklu olması kimin işine yarıyorsa İmamoğlu’na siyasi yasak gelmesi de onun işine yarayacak”
Görevden alınan dava yargıcının kendisine yönelik baskıya karşın “Vicdanım ile karar veririm” dediğini ve Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) tarafından Samsun’a atandığını da hatırlatan Kadıgil, “Yerine hakim cübbesi giyen öbür arkadaşı atadılar. Bunu yapan İmamoğlu mu? HSK’da bu türlü bir gücü mü var İmamoğlu’nun. Hakim değiştirmiş İmamoğlu kendine yarasın diye. Yeni gelen hakim oturdu oraya. O kadar aptalca bir önerme ki bu nitekim… Kimin işine fayda? Açık açık Demirtaş’ın tutuklu olması kimin işine yarıyorsa Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak gelmesi de onun işine yarayacak” değerlendirmesini yaptı.
TİP Sözcüsü Kadıgil, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “ahmak” sözleri üzerine İmamoğlu’nun “Seçimi kim iptal ettirdiyse ahmak odur” dediğini hatırlatan ve kararı veren hakimin de “Soylu’ya söylenmiş” bir cümledir demesine karşın daha sonrası celselerde “YSK üyelerine söylenmiştir” diyerek ceza verdiğine de dikkat çekti.
Cezanın üst sondan verildiğine de dikkat çeken Kadıgil şunları kaydetti:
YSK Lideri’nin açıklamaları
YSK’nin mevut başkanı Muharrem Akkaya’nın Ekrem İmamoğlu’nun muhtemel Cumhurbaşkanlığı adaylığına ait açıklamalarına reaksiyon gösteren Kadıgil, “Saray Rejimi’nin Millet İttifakı’nın adaylarını, siyasetini ve siyasetini dizayn etme çabası” dedi. İptal edilen İstanbul seçimini ve 2017 seçimlerindeki mühürsüz oyların kabulünü hatırlatan Kadıgil, “Hukuki güvenilirliği bu kadar olan bir kurumdan bahsediyoruz” tenkidinde bulundu.
Siyasetçiler arasındaki “ahmak” tabirinin hakaret olarak kabul edilemeyeceğini ve tenkitlere tahammül edilmesi gerektiğini kaydeden Kadıgil, Erdoğan’ın hakaretlerini hatırlatarak “Ne teröristliğimiz kalıyor ne sürtüklüğümüz kalıyor ne bir şeyimiz kalıyor. Bu türlü bir ortamdayız” sözünü kullandı.
Kadıgil şunları kaydetti:
“Bizim verdiğimiz oylara çökmek, bizim belediye liderimizi misyondan almak düşündükleri kadar kolay değil. Bunu herkes çok düzgün bilsin” diyen Kadıgil, “Ben o vakit orada değildim ama Türkiye İşçi Partisi de en küçük bir pazarlık yapmadan bir sefer olsun İmamoğlu ile görüşmeden parti olarak İmamoğlu’na oy verdi. Zira yapılması gereken buydu. O yüzden bu yalnızca ne CHP’nin işi ne Ekrem İmamoğlu’nun işi. Hayır bu TİP’in de işi. İstanbul’da yaşayan ve verdiği oya sahip çıkmak isteyen herkesin işi” .
“Saray Rejimi’nden kurtulmayı yurttaşlarımız ne kadar istiyorsa biz de en az o kadar istiyoruz. Başından beri biz tıpkı şeyi söylüyoruz. Biz bu seçimde 2 tane oy vereceğiz. Bir tanesi Cumhurbaşkanı’nı seçeceğiz, ikincisi vekilleri seçeceğiz. Bu Cumhurbaşkanlığı seçiminde de sahiden bunu çok sefer lisana getirdik, bir defa daha söylemek isteriz. Birinci cinste bitmesi gerektiğini düşünüyoruz bu işin” d
“Türkiye birden büyük diyorsak 6’dan da büyük” diyen Kadıgil, “İlkelerde uzkaşabileceğimiz bir aday çıkarsa bizim muradımız birinci çeşitte işin bitmesidir” vurgusunda bulundu. Ortak aday için şartların olduğunu ve unsurlarda ortaklaşmak gerektiğine dikkat çeken Kadıgil, “Sizi kimi koyarsanız koyun oy veriririz üzere bir dünya yok”
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) adayının Gülten Kışanak olacağına ait İsmail Saymaz tarafından gündeme getirilen argümana dair de konuşan Kadıgil, “Gülten hanım ne kadar hoş olur aslında lakin bu bir kulis bilgisi, benim bilgim yok” dedi ve Emek ve Özgürlük İttifakı’nda bu türlü bir hususun konuşulmadığını belirtti.
Yaklaşan seçimler için Kadıgil“Biz o koltuğa oturacak yeni birini aramıyoruz. Biz o koltuğu yok edecek birini istiyoruz” yorumunda bulunan ve 2. tipe kalmaması gerekliğine dikkat çeken Kadıgil, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığını hatırlattı. İhsanoğlu’nun da aday olduğu seçimlerde muhlafet ortasında da rekabet yaşandığını kaydeden Kadıgil, “Bu ülkenin düşmanı Saray Rejimi’dir. Bakın bu rejim, bu ülkenin düşmanıdır. Bu rejimi hangi ülkeye koysanız o ülkenin düşmanı olur. Çok açık ve net” dedİ.
AKP’nin anayasa değişikliği teklifi
AKP’nin Anayasa teklifine TİP’in karşı olduğunun ve hayır diyeceğinin altını çizen Kadıgil, değişikliğin laiklik ilesine baştan sonra ters olduğunu kaydetti. AKP’nin “Biz gidersek dininizden ötürü size eziyet edecekler” savıyla kaygı yaratmaya çalıştığını belirten Kadıgil, laiklikle bir arada “aile” ismi altında yapılan düzenlemeye de reaksiyon gösterdi.
Kadıgil şu tabirleri kulalndı:
“Aile yapısı düzenleyeceklermiş. O yapıyı düzenlerken bir uygar kanunda bu esasen var. İkincisi ben yıllardır LGBTİ+ dernekleriyle çalışıyorum. Bir adedinden bile ‘Biz evleniyoruz, asli talebimiz budur’ diye bir şey gelmemiş. Beşerler temel yurttaşlık haklarını alamıyorlar ya. Bir eşcinsel birey yaralandığında hastaneye gittiğinde, acil servisten dayanak alamıyor şu an bu ülkede. O denli bir ülkede yaşıyoruz ve bütün düşmanlarını bitirdikleri için son dönem düşmanları bu. Seçimi getirip buraya kilitleyecekler”
“Bütün muhalefet partileri ‘Biz sizin gündeminizin peşine takılmıyoruz, başörtülü bayan arkadaşlar da başı açık bayan arkadaşlar da hepsinin esasen bir tane teminatı var. Onun ismi laiklik. Biz çizgimizi buraya çekiyoruz, sizin gündeminize takılmayacağız’ desinler. Oturuma bile girmesinler”
“Siyaset yapmaktan korkulduğunu düşünüyor musun?” sorusuna karşılık veren ve insanlara haksızlık edildiğini düşündüğünü kaydeden Kadıgil, “Özünde ben bu ülkenin bu ülkenin insanlarının ilerici olduğunu düşünüyorum” dedi. Hiranur Vakfı’ndaki çocuk istismarını hatırlatarak, “Hiçbir anne 10 yaşındaki kızının evlenmesini istemiyor” vurgusunda bulundu. Kadıgil, “Bunu lakin bu ülkenin yüzde birini teşkil eden radikal marjinal bir küme yobaz istiyor”
“Biz bunu okulların açıldığı birinci günden beri söylüyoruz. Kimi dernekler, veli kuruluşları, Ekmek ve Gül kampanyaları bizden öncedir. Uzun bir vakittir söylüyorlar. Daha dün bir tane tweet okudum. Bir lise talebesi Urfa’da otobüste bayılmış. Arkadaşları müdahale etmiş, bisküvi su vermişler. Kendine gelmiş ondan sonra. Açlıktan o baygınlığı yaşamış. Daha sonra da ‘Ben geçinemiyorum’ diye kendini bir otobüsün altına atmaya çalışmış. Lise çağından bir çocuktan bahsediyoruz. Bu ülkede çocuklar bunları yaşıyorlar. Biz bunu söylediğimiz vakit bu insanları bize inanmıyorlar. Sahiden bize inanmıyorlar ve insanın sahiden hududu hopluyor. Çok dokundu bu haber bana.
Biz bunlara diyoruz ki bütçe devrinde ya bu çocuklara bir öğün ya bir öğün yemek verin yalnızca bir öğün çıkartın ve yemek verin. Biz büyük bir ülkeyiz ya güçlü ülkeyiz ya paramız var ya güya her şeye. Bir tek çocuklara yok. Komite basamağında bu yılın bütçesi görüşülürken bütün partiler HDP, İYİ Parti, CHP dediler ki Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinde. Bakın böyle bir durum var burada. ‘Örgün öğretimde devlet okulunda okuyan çocuklara bir öğün yemek verelim’ Zira artık iş fırsat eşitsizliğini de geçti. Ben de devlet okullarında okudum, bu kadar büyük bir ayrım yoktu. Şu an çocuklar ortasında bir zenginin çocuğu bir fakirin çocuğuna göre yüz sıfır önde başlıyor hayata. Daha hamilelikten değil mi? Durumu olanlar folik asitler yapmaya başlıyor, etle sütle besleniyorlar. Çocuk doğar doğmaz hekimlerde? Niçin? Paraları var. Parası olmayan Ne yapıyor? Mama bile alamıyor. Derin Yoksulluk Ağı’nın raporuna baksınlar. 3-5 aylık bebeklere hazır çorba… Biberona hazır çorba koyup beslemeye çalışan aileler var. Okullarda açlıktan susuzluktan bayılan çocuklar var bu ülkede.
Bu olmasa bile bir kuru ekmek yiyor bu çocuk. Et yiyemiyor, zerzevat yiyemiyor. Nasıl yarışacak yanındakiyle? Almıyor ki başı. Ve bunu yapmanın maliyetini de hesapladık, 40 milyar TL üzere bir şey teklif ettik. Bunu da reddettiler. Niçin? Zira 500 milyar TL, Kur Muhafazalı Mevduat’la dolar zenginleri ziyan etmesin diye veriyorlar. Daha bugün açıklanan bir örnek; Kolin-Limak-Cengiz iştiraki. Akdeniz Elektrik’te kamu ziyanı 910 milyon TL. Beşli çetelerine para var. Bütün yandaş müteahhitlerine para var. Zenginler ziyan etmesin diye onların faizlerini bizim vergilerimizle ödeyecek para var lakin bu ülkenin çocuklarına bir öğün yemek verecek para yoksa ortada halka ilişkin bir devlet de yok değmektir. Herkes bunu bence çok güzel aklında tutması lazım.
“Bu çocukların devleti mi, dolar milyonerlerinin milleti mi?”
Devletimiz devletimiz, devletimiz diyoruz ya burada işte bunu soralım bu devlet kimin devleti? Bu çocukların devleti mi, Dolar milyonerlerinin devleti mi? Burada emeğiyle, alın teriyle yaşayan arkadaşlarımızın devleti mi zira senin vergi kaçırma lüksün yok değil mi? Sen maaşını alıyorsun ve aldığın üzere zati kesiyorlar ve veriyorlar. Fakat bunlara bilmem kaç milyon dolarlık vergi indirimleri yapılıyor. Bu devlet kimin devleti sorusunu sahiden herkesin kendisine bir sorması gerekiyor.”